Aşk nedir sorusunun yanıtından önce aşk mı hoşlantı mı sorusuna yanıt vermek gerekir. Bir kişiyi gördüğünüzde sempatik tavırları, fenomeni (görüntüsü) sizi etkileyebilir. Bu açıdan hoşlanma sevginin başlangıcı sayılabilir. Bu durum karşılıklı diyaloglarla ilerletildiğinde hoşlantı sevgiye dönüşür ve aşık mıyım sorusuna evet yanıtı kalbinizden gelebilir. Ancak sadece fenomen denilen görüntü çekiciliğine kaptırılırsa, söz konusu durum artık sevgi bağı değil tutku bağına dönüşür. Dolayısıyla hoşlantının temelinde fenomen denilen fiziki görüntünün ikinci planda kalması oldukça önemlidir. Özetle aşk denilen sosyal olgunun temelinde zihni görüntünün ruhsal mı yoksa salt fiziğe karşı tutku mu sorusunun yanıtı aranmalıdır.
Bilimsel olarak aşk mı sevgi mi doğru seçenektir?
Konuya edebi açılardan değil, bir de bilimsel bakmak gerekir. Aşk ile sevgi birçok dilde benzer şekilde söylenir ki, bu da kavram karmaşasına yol açar. Aşk, karşı cinse olan ilginin pozitif duygularla zirve bir şekilde hormonal tepkilerle yaşanması olarak anlaşılmalıdır. Yani aşk diye tabir edilen; kalbin hızlı çarpması, titremeler, konuşamamak, şaşkınlık vb. psikolojik durumların hormonal tepkisidir. Rasyonel açıdan, hiç tanımadığınız ya da çok uzun süre birlikte olmadığınız bir kişiye duyulan aşk tutkusunun gerisi olumlu getirilemez. Akıl ve duygular birleşmedikçe ve yapıcı-özverili bir diyalog ortamı sağlanmadıkça aradaki ruhsal ilişki sadece hormonal ve irrasyonel tepkidir. Hatta bu tarz duyguların arkasında bilinçaltındaki cinsel ihtiyaçların karşılanmaması da vardır. Yani bir şekilde seksüel isteklerin aşk adı altında hormonal tepki vermesidir. Peki, yaşanılanların aşk değil de sevgi olduğunu nasıl anlarım?
Öncelikle herkesin özgüvenli, özverili olması, tutkuya dönüşmeden bir sevgi bağını kurması ve uzun süre tanımaya çalışması gerekir. Buradan zamanla akıl ve duygu birleşerek sevgi doğacaktır ya da doğmayacaktır. Tutkulu aşk ise bir noktada obsesif kompulsif bozukluklara yol açmakta ve kara sevda şeklinde tabir edilen insanın kendine zulmetmesine yol açabilir. Dolayısıyla doğadan sevgiyi keşfeden insan türü, normal ölçülerde ilişki boyutlarını aşık olmaya değil, ‘sevme eylemi’ üzerine kurmalıdır. Sevme eylemi ise aşka değil sadece sevgiye dönüşür ki, mantıklı olan da, insan psikolojisine zarar vermeyen de budur. Zira aşk ve sevgi arasında rasyonel farklılıklar vardır.